Ay ışığı sensiz çekilmiyor
artık,
Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı
Sen uğrunda en çıldırdığım esmer
Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam
Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Sen beklediğim
Sen özlediğim
Sen gizlediğim...
Güneş doğmayı unutabilir
Sabah olmayı
Yağmur yapmayı
Ama ben seni asla...
Çiçekler açmayı unutabilir
Kuşlar uçmayı
Baharlar gelmeyi
Ama ben seni asla...
Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın
Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın
Sen tanrımın en güzel armağanı
Sen hayatımın en gerçek yalanı
Sen bütün huylarımı ezbere bilen
Sen gözyaşlarımı en iyi silen
Sen dünyanın en güzel kadını
Sen yemeğimin tuzu
Yüreğimin buzu
Anasının en güzel kızı
Sen kalbimde en tatlı sızı
Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı
Sen sevdikçe sevilesi
Övdükçe övülesi
Öptükçe öpülesi aşkım...
Sen beni yokluğuyla delirten
varlığıyla yolumu yolundan çeviren
Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın
Bundan böyle senden sorulsun günahlarım
Sende bütün sorularım
Sende bütün cevaplarım
Adam olmuşsam senden
Katil olursam senden
Ben çoktan vazgeçtim kendimden
Ama senden
Asla kadınım
ASLA! ...
ANLAMALIYDIM
Anlamalıydım ben üzüldüğümde kılını kıpırdatmamandan,
sadece işin düştüğünde aramandan.
naber, nasılsın lâfının arkasına Bir görüşelim mi ekleyememenden, anlamalıydım sevgisizliğini
Ben, seni görmek için sınırlarımı zorlarken,
senin umursamamandan, alaycı konuşmalarından,
ya da senden vazgeçerim diye korkup önüme bir parça
yem atmandan anlamalıydım Ben, hayatta hiç kimseye bu kadar sabırlı bu kadar mülayim davranmamıştım oysaki.
Severdim özgürlüğümü, asi olmayı, bir bardak suda
fırtınalar koparmayı, kimseye hesap vermemeyi
Bir bunları severdim bir de seni sevdim
Sevgilin değil sevdiğin olmayı istedim
Ilk defa biri benden hesap sorsun istedim, bir açıklama beklesin.
Bu biraz açık değil mi ya da
Hayır bir yere gitmiyorsun, evde oturuyorsun dan başka bir şeydi bu Beni sorgula, duygularımı sorgula istedim.
Olmadı
Ne kadar da kolaydım senin için, ne kadar da zahmetsiz
Tabii ki , bocalardın, emindin düzgün insan olduğumdan hayatında hiç karşına çıkmamış kadar düzgün,
Emin din seni çok sevdiğimden ve düşündüğümden
öyle olmasaydı her probleminde ilk beni arar mıydın?
Nedenleri, niyeleri merak etmedim hiç, inan etmedim
Bu kadar sevgisizliğinde seni nasıl bu kadar sevdim,
onu merak ettim. Benim için ne düşündüğünü,
beni nasıl gördüğünü, sendeki beni merak ettim
Artık hayal kurmuyorum, geçmişe bu kadar bağlı olmamın sebebi
o zaman çok mutlu olmam bunu biliyorum
Şimdi tekrar başlasak da,
yalnızlığı paylaşsak da sana gönlümü açabilir,
gözüm kapalı güvenebilir miyim sanıyorsun?
Şimdi artık tek başınayım
Hiç değilse hakkını veriyorum yalnızlığın.
iki kişilik kocaman bir boşluktansa sensizliği ve yalnızlığı yeğlerim
Artık kendimi görmemek için aynalara bakmıyorum,
üşürüm diye kazağını giymiyorum,
ağlarım diye türkü söylemiyorum.
Belki de sen haklısın!
Artık ben bile kendimi sevmiyorum...
C E N N E T
Bana ne gelecekse dünyanın sonu
Bitecekse bitsin artık hayat yolu
Korkum yok içim rahat huzurla dolu
Aşkı yaşadım senle bir ömür boyu
Yüzümdeki çizgilerin bile adı sen
Aldığım her nefesin sebebi sen…
Dünyaya bir daha gelsem sevgilim,
arar bulurum yine seni severim…
Cenneti değişmem saçının teline,
ömrümün yettiği kadar seni severim…
A Ş K
Aşk; birini düşünürken kalbinin deli gibi atmasıdır. Aşk, her şeyi onunla düşlemektir. Aşk, ona dokunmayı istemektir. Aşk, onun gözlerine bakınca kaybolmaktır. Aşk, ona sarılınca her şeyi unutmaktır. Aşk, onu öpünce tabir edildiği gibi bulutlara, aya çıkmaktır. Aşk, onu her şeyin olarak görmektir. Aşk, her şeyden vazgeçirendir. Aşk, o hariç her şeyi unutturandır. Aşk, paylaşmaktır. Aşk, her şeyini onun için feda etmektir.(Hayatını bile) Aşk, bir yastıkta kocayıp da ne kadar mutlu bir hayat geçirdiğini düşünmektir. İşte aşk bunların hepsidir...
Fakat aşk uzun süreli değildir. Sanıldığının aksine yıllarca da sürmez. Yıllarca sürmese de etkisini "sonsuza" kadar hissedersiniz.
Aşk, okuyarak, duyarak, görerek ne olduğu anlaşılamaz. Tek yol yaşamaktır. Yaşamayan sadece uydurur.
İşte arkadaşım, aşk bunun gibi bir şey... Hem çok basit, hem çok karmaşık... Her çıktığınız insana aşık olmazsınız. İnternette sohbet ettiğiniz kişiye aşık olamazsınız. Telefonda sesini duyduğunuz kişiye aşık olamazsınız. Çoğu insanın yaşadığı sevgidir. Sevgi, birçok durumda onu ön plana çıkarmaktır. Aşk ise özeldir. Uçlarda bir durumdur.
Çocukluk aşkı, ilkokul aşkı gibi tabirler hep yalandır, aslında. Bu yaşlarda aşk olmaz. Gerçek aşk ancak yirmili yaşlara yaklaşıldıktan sonra yaşanabilir...
Birçok insan, defalarca aşk yaşadığını zanneder. Zanneder ama yanılır. İnsanların çoğu aşkın ne olduğunu bilmeden, aşık olmadan ölüp gider... Ne büyük kayıp...
Sonuçta aşk, hayatın en güzel yanlarından biridir. Aşk, insanı daha iyi yapar. Aşk insanı daha güzel yapar. Aşk, insana mutluluk verir. Aşk, insana huzur verir. Aşk, insanı huzursuz eder. Aşk, insanı sarsar. Aşk, insanı yorar. Aşk, insanı çıldırtır, deli eder. Aşk, aslında bu yalan dünyayı yaşanabilir kılar...
Yaşanabilir dünyada olmanız dileğiyle...
BİLİRSİN
Bilirsin sen karşımdayken
Doğru dürüst cümleler kuramam
Ya gözlerin takılır gözlerime
Yâda gülüşün
Susarım
Şimdi sen yoksun
Gözlerin aklıma düştüğünde
Nasıl bulaşıyorsa tebessüm yüzüme
Yokluğun içime düştüğünde
Aynalar tanımıyor beni birden bire
Bir seni düşünüyorum
Birde
Senden uzakta sana sürgün yaşamayı
Ya aklıma düşme
Böyle olur olmaz zamanlarda
Yüzüme bulaşmasın tebessümün
Yâda al! Seninle eskisin...
ÜŞÜYORUM
Sensiz daha karanlık burda geceler,korkuyorum.
Yıldızlar soluk gecelerde,bense yine aynı dertte,sende...
Heran seni düşünmek ne kadar zor...
Başım,vücudum,heryerim ağrıyor,yorgunum
Seni düşünmekten,özlemekten,
beklemekten...
Sana ait ne varsa yıkıp gittiğin ve sana dair ne varsa beslediğim
Hepsi birer nöbetçi kapımda
Senden kurtuluş yok bana...
Onlar mı bırakmıyorlar yoksa ben mi gitmek istemiyorum?bilmiyorum...
Bilmek neye yararki bunca vakit sonra
Seni kaybettim!!!
Kayıp gittin avuçlarımın arasından
Yerin doldurulmaz,acın unutulmaz...
Bu yaralar nasıl iyileşir,orası meçhul,bir de canımı nasıl yakıyor bu yaralar bi bilsen...
Ama yinede umudum var vuslata dair
Nedensiz olsada,kendimi kandırıyor olsamda,var.
Belki o da üzgündür diyorum,onunda yaraları kanıyordur
Ya seviyorsa diyorum,ya seviyorsa?
Geç mi kaldık herşey için,bitti mi hikayemiz?
Cevap yok...
Ama yinede şunu bilmelisin;
Bana gözyaşı borçlusun,
Gözyaşlarımdan sen sorumlusun...
SENİ BENİM DUALARIM KORUR
Ben galiba gidiyorum sevgili, içimde bir garip hüzün var. Sanki ne yapsam olmuyor gibi hissediyorum. Seni severken, üstelik senin de sevdiğine inanırken, nasıl beceremedik bu işi bilemiyorum ama sanırım ben gidiyorum.
Seni Benim Dualarım Korur! ıÜüEllerimin sana dokunmadığı bir dünyada yaşamaktan, yalnız sesini duyarak kısıtlı vakitlerde mutlu olmaya çalışmaktan, bedenini ve aklını yanımda hissedememekten yorgun düştüm. Kurduğum bütün hayaller boşuna, hiçbirini gerçekleştiremiyorum, etrafı sularla çevrili yalnız bir ada gibiyim. Arada bir konan kuşlar da olmazsa, içimde yaşayan bir nefes kalmayacak.
Sabretmeyi öğrenmiştim ama bu kadarı beni bile aşıyor. Taş olsa çatlardı diyorum. Zor demek ki aşkı gerçekten yaşatmak, ben beceremediysem özür diliyorum. Biliyorum, sevgi anlamaktır ancak sürekli anlayan taraf ben olacaksam, o zaman aşk da sadece bana ait olmaz mı? Bu durumda aşkımı da cebime koyup gitmek gerekiyor, sanırım vakti geldi, gidiyorum.İçimde hiçbir kırgınlık taşımadan, sadece iki kocaman insanın beceriksizliğine kızarak, şu minnacık yüreklerimizi bir arada tutamayışımıza içlenerek zaman zaman, inatçılığımızın sonunda ikimizi de köprüden düşüreceğini söyleyerek üstelik, yoksunluğumu hissetmediğini anladığım için, gitmeye hazırlanıyorum.
Rüzgarda çarpan kapılar gibi, sürekli kendime çarparak yaşamaktan sıkıldım. Madem bunca yalnızlığa asılı kalıyorum, o zaman senin yaşamında bir yer işgal etmenin de anlamı yok diyorum. Zaten bensizliğe talimli hayatında eksilen ne olabilir ki? Günde bire düşmüş telefon sohbetlerimize bakınca, arkadaşlarımla seninle konuştuğumdan daha fazla diyalog kuruduğumu görüyorum. Nasılsa merak etmezsin, gidişim sende neyi değiştirir ki, kadınca birkaç tavırdan başka?Bugün alış verişe çıktım. Sana da güzel bir tişört aldım. Sonra neden aldığımı sordum kendime, cevabını bulamadım. İnsan, sevdiği kişi için bir şeyler yaptıkça mutlanıyor, işe yarar mı hissediyor acaba?
Yüreğim öyle yorgun ki tahmin edemezsin. Senden önce de birikmiş vurgunlarım var zaten benim. Daha onları yeni temizlemişken, bir başka acıya tahammül etmemek için gideyim diyorum. Bana da alıştırdın ya sensizliği, ayrılığı da yadırgamıyorum demek ki!
Ben galiba gidiyorum sevgili! İçimde bitirilmemiş düşlerim, cebimde seninle kurulmuş hayallerim, bir türlü anlatamadığım sevgim, beceriksizliğim ve her yanında ismin yazan kalbimi elime aldım, gitmeye hazırlanıyorum. Arkamızdan kimsenin söyleyecek sözü yok. Dedikodumuzu da yapamayacaklar. Kim ne biliyor ki? Benim anlattıklarımdan başka, senin dünyanda beni tanıyan bile yok. Yani, bu ayrılık seni vurmayacak. İçimde biraz burukluk olsa da, nefes aldığım sürece seni aklımın, kalbimin bir yerinde tutacağımı biliyorsun. Nerede ve kiminle olursan ol, hangi derdin içine girmiş olsan da, merak etme seni dualarım koruyacak. Bundan eminim çünkü seven bir kalbin ettiği güzel dualar, bu koca evrende kabul göreceği yere ulaşacaktır. Artık vakit geldi ve ben galiba gidiyorum sevgili, ama sen dur dersen….
ONU BİR KÖŞEDE AĞLARKEN GÖRDÜM
neden ağlıyorsun dedim sessizce..bana ıslanmış gözleriyle çekinircesine baktı..çok kırgınım hayata dedi..yorgundu..ne yaptıda üzdü seni hayat dedim..sevdiğim beni terketti ,çekip gitti dedi..bu cümleden sonra konuşmakta oldukça zorlanarak; gitmek zorunda kalmıştır belki dedim..seven terkedermi dedi sonra..sorular içine işliyordu..cevabımı beklemeden engel olamadığı gözyaşları yanaklarından süzülüyordu..sevmiştir tabi; belkide kaybetmekten korkmuştur..ama şimdi kaybetti dedi..hayır!seni kaybetmedi bak arkasından gözyaşı döküyorsun ya dedim..
kaybetseydi sen şu anda ağlamıyor olurdun dedim..o artık hiç dönmeyecekmiş giderken öyle söyledi dedi..hayır!görüceksin sadece bir anlık kızgınlıkla gitmiştir dedim..
gözyaşları hiç durmacasına akıyordu yanaklarından..kalbi benim için atıyordu kalbi atıyordu..çekmeyin dedim o fişi..dinlemediler..bana o güzel gözlerini görmemi çok gördüler..oysa hiç bir şeyi yoktu..bir anda düşüp bayıldı sonra hiç uyanmadı ..5 ay yanında hiç gözümü kırpmadan bekledim..odadan kovdu ailesi ben bütün kısıtlamalara rağmen gizli gizli girdim yanına..tek suçum aşık olmaktı..onu alıp gidecektim buralardan..
ailemi bu hayattaki her şeyi terkedip onu alıp gidecektim buralardan..olmadı..fişini çektiler..onu sonsuzluğa giderken bile görmeme izin vermediler..dedi..
anlıyordum onu herkesten çok..çünkü bende aşıktım..ve aşkımı kaybetmenin ne kadar acı olacağını benim için bir ölüm olacağını biliyordum..ve onun ailesininde beni istemeyceğini..
ünkü çok zordur bir ailenin oğullarının gay olduğunu kabullenmesi..ve bu aşka saygı duyması..
kelimeler o anda susup kalmıştı işte..orda ona teselli vermeye çalışırken ben aşkımı bir gün kaybedebileceğimin endişelerini taşıyarak eriyip bitmiştim..şimdi ağlama sırası bendeydi işte..
olmak istediğim ve bin ömür bırakmayacağım o yere onun yanına yürümeye başladım..
arkamı son birkez dönüp şimdi git mezarına ve sarıl ona diyebildim sadece..nasılsa mezarlar hep yanlızdır..ve kimse aşkından dolayı kızamaz sana...
UNUTMA
Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi asla unutma.
Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve her zaman nemli kalsın göz pınarların.
Unutma kendini sevebilecek bir insan haline getirmeyi ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı.
Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna. Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma.
Unutma
Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin ayrıntılarından biri olmaya mahkum olduğunu unutma.
Her çiçek sevgilin olsun, sevgilin ise eşsiz bir çiçek. Açık tut gönlünü tüm güzelliklere.
Sen, sen olduğun için varsın ve sen bir tanesin şu koca dünyada. Sen olarak yaşa değişme.
Aydedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma hayatının saatlerini. Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı geceyi yaşamayı unutma.
Unutma
İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman yirmibeş yaşında kalman gerektiğini unutma.
Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından. Onurlu bir yaşam sürebilmen için, şartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma.
İçindeki seni katletmeye kalkma sakın. Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma.
Korkma mahallenin delisi olmaktan. Doğrucu Davut’lar ne kadar çoğalırsa mahallende, hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma.
Unutma
Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta.
Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların. Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.
Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların.
Unutma
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse.
Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin, hayatında bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver: “ SENDEN BİR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA. GÜLÜMSEMEYİ ASLA UNUTMA… “
Özledim
Tek başıma geçirdiğim günlerde sana,
Bir dosta ihtiyacım olduğu zaman sesine,
Mutluluğu arayıp bulmak için gözlerine,
İçimdeki boşluğu doldurmak için sevgine ihtiyacım var.
Rüzgar’la birlikte gönderdiğin mutluluğa,
Yağmurla birlikte gelen sevinç gözyaşlarına,
Üstüme sis perdesi gibi çöken sevgine,
Mutluluğa giden yolu göstermene ihtiyacım var.
Özledim bir tanem,
Nisan yağmurlarını bekleyen ağaçlar gibi,
Kafeste özgürlüğünü bekleyen kuşlar gibi,
Sesini duyurmak için haykıran
aşıklar gibi,
Odamda nefesin yokken de durabiliyorum.
Ayak seslerine ihtiyacım kalmadı.
Ellerinin sıcaklığına da gerek yok artık.
Ben seninle yaşadıklarımla avunuyorum.
Geçirdiğimiz bir gün bile olsa,
Seninleydi ya, o bir gün bana,
Asırmış gibi geliyor şimdi.
o anı her saat, her dakika,
Her saniye yaşıyorum.
Ben o bir günü,
Nefesimmiş gibi soluyorum.
Sabahlara kadar ağlasam da,
Sensizliği seninle yaşamakta güzel,
Ey sevgili.
Sen beni sevmesen de,
Ben seni çok seviyorum.
Çünkü aşk nedir ben çok iyi biliyorum.
IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine değdi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadim Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ben, güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben, sana uğramadan
Kavlime sadıkım, sadıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben, sana çiçeklerle geleceğim
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigara da ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman için
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa ;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan bir şeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık saçan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşayan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri var sa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin için
Her şeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermeyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için her şeyi ,
Ama her şeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşısında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylese bile
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
Gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile..
BİLİYORUM
Ay ışığı sensiz çekilmiyor artık,
Odamda nefesin yokken de durabiliyorum.
Ayak seslerine ihtiyacım kalmadı.
Ellerinin sıcaklığına da gerek yok artık.
Ben seninle yaşadıklarımla avunuyorum.
Geçirdiğimiz bir gün bile olsa,
Seninleydi ya, o bir gün bana,
Asırmış gibi geliyor şimdi.
o anı her saat, her dakika,
Her saniye yaşıyorum.
Ben o bir günü,
Nefesimmiş gibi soluyorum.
Sabahlara kadar ağlasam da,
Sensizliği seninle yaşamakta güzel,
Ey sevgili.
Sen beni sevmesen de,
Ben seni çok seviyorum.
Çünkü aşk nedir ben çok iyi biliyorum.
A Ş K
Bir yüzgörümlüğü ihtimaline
Bitmeyen yolları yürümektir aşk
En zavallı, acınacak haline
Gülümseyip katlanabilmektir aşk
Bazen diken diken olur tüylerin
Yaşlanır da ağlayamaz gözlerin
Tarif edemez en güzel sözlerin
Heyhat! Haykıracakken susmaktır aşk
Doldurur taşırır hayallerini
Gece eder bütün gündüzlerini
Efkâra hapseder hüzünlerini
Her anında onu düşünmektir aşk
Ne yapsan bulunmaz derdine derman
Onulmaz acılarla yaşanır aşk
Kalbinde bitmez tükenmez bir figan
Bir buz gibi eriyip bitmektir aşk
Özledim
Tek başıma geçirdiğim günlerde sana,
Bir dosta ihtiyacım olduğu zaman sesine,
Mutluluğu arayıp bulmak için gözlerine,
İçimdeki boşluğu doldurmak için sevgine ihtiyacım var.
Rüzgar’la birlikte gönderdiğin mutluluğa,
Yağmurla birlikte gelen sevinç gözyaşlarına,
Üstüme sis perdesi gibi çöken sevgine,
Mutluluğa giden yolu göstermene ihtiyacım var.
Özledim bir tanem,
Nisan yağmurlarını bekleyen ağaçlar gibi,
Kafeste özgürlüğünü bekleyen kuşlar gibi,
Sesini duyurmak için haykıran
aşık lar gibi...
BEKLEYİŞİMİN ÖYKÜSÜ
Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.
Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir,
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.
Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.
Köylere de uğradıysa eğer
Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,
Güneş altında çalışanlara
İmdat eylemiştir.
Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler..
Toz toprak gözlerine gitmiştir.
Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.
Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde.
Soramadım.
SEN YOKTUN
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,
ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...
Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi,
her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış
her kaldırım taşında senin adını aradım.
Sen yoktun...
Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı.
Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken
beni enkazın altından çekip alacak elini aradım.
Sen yoktun...
Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra,
kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.
Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...
Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi,
geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen
atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı
hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...
Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına
uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun
beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece
merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...
Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar
yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı.
Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim.
Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra
gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm.
Sen yoktun...
Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara
vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış
kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...
Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim
bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan.
Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.
Sen yoktun...
Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana
kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin
öyküsünü kimselere anlatamadım.
Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi.
Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım.
İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...
Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer
birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim.
Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup
aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama.
Sen yoktun...
BURDASIN
Burdasın
yanımdasın biliyorum
Mum ışığımın zerafetinde
ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece
Dur gitme, bekle!
Eriyip gidemezsin beni bırakıp.
Mum biter, gece söner ama
korkarım, beceremem
karanlıkta şiir yazmayı sana.
Sen hep burdasın,
odamdasın biliyorum
Olur ya, sıkılırsan eğer
git, gez de gel biraz ama
dön ne olur yine yanıma.
Korkarım,
ağlamayı beceremem karanlıkta.
Burdasın biliyorum
Ama ben seni bulamıyorum
bulamıyorum!
Kaybolan yüreğimle beraber
bu gece de yine inatla
seni arıyorum...
En sevdiğin elbisemi giydim bu gece
Kokunu sürdüm, solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm.
Yazdığın mektupları okudum, kana kana su içer gibi
Plâklarını çaldım.
Ah! En çok o şarkıda özledim seni...
Issızlık kapıyı çaldı,
Açmaya korktum gece yarısı.
Şehir uykuya daldı,
Baktım dışarıya; katran karası.
Rüzgâr telaşla kokunu getirdi bana
Aldım koynuma.
Buseni hafızamdan koparıp iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta.
Tenine dokundum beni hissetsin diye
Ellerimi tut, ısıt diye.
Aç gözlerini...
Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular.
Soluğun saçlarımı yaladı, sanki bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma.
Yakıştılar...
Boğuldum karanlıkta.
Yanı başımdasın benden çok uzaklarda
Ellerimi tut, dokun bana
Aç gözlerini...
Attım kendimi caddelere,
yeşil ceketin sardı beni.
Yürüdüm üstüne karanlığın, korkusuz.
Tuttum elini...
SEN HİÇ SEVDİN Mİ
Sen hiç sevdin mi?
Anlarsın eğer bir gün
Sende seversen birini
Benim ne çektiğimi
Hele de benim gibi
Sevilmeden seversen
Ararsın beni
Arasın da bulamazsın
Son tren kalkmak üzere
Artık duraklama dakikalarını
Oynuyor sevdam
Hele birde sen böyle devam edersen
Bitti bitecek o çok büyük dediğim sevdam
Gerçi sana göre ne var
Sen beni hiç sevmedin ki
Sana ne anlatıyorsam
Benim sevgim bitmiş ne
Bitmemiş ne
Senin için ne değişecek
Hayatında biri var veya yok
Hem de senin için anlam ifade etmeyen biri
Sen hala eski sen
Ben ise artık eski ben değilim
Ama sen gel birde bana sor
Senin benim için neler anlattığını
O isminin ne anlama geldiğini
İsminden geçtim
İsminin baş harfini duysam
Biraz duraklarım orada
Hemen aklıma sen gelirsin
Gözlerimi kapatırım
Gözlerim önünde sen
Avuçlarımı sıkarım
Avuçlarımın içinde
Senin avuçlarını olduğunu düşünerek
Sonra uzunca bir off çekerim
Çünkü yoksundur yanımda
Hiç sen benim yanımda olmadın ki
Ama ben, ben senin hep yanındaydım
Hep konuşurken
Gözlerine içine bakmayı istedim
Ama sen benim gözlerime hiç bakmadın
Bakmaktan geçtik
Kafanı bile kaldırmadın sevgili
Oysa ben, oysa ben
Ben seni sevmek için değil
Seninle ölmek için sevmiştim
Seninle sevgili olmak için değil
Seninle dost olmak için sevmiştim seni
Ama sen sen beni hiç anlamadın
Nasıl anlayacaksın ki sevgili
Sen bunları hiç bilmedin ki
Ve bilmeyeceksin de
Ben yine seni seveceğim deliler gibi
Her ismini duyunca uzunca bir off çekmeye
Ben sevgili ben devam edeceğim
Sende sevgili yine benim farkımda olmayacaksın
Bırak böyle kalsın sevdam
Böylesi daha temiz
Böylesi daha güzel
Kimse benim seni nasıl sevdiğimi öğrenmesin
Ve kirlenmesin sevdam
Bırak ben acı çekeyim
Sen benim farkımda bile olma
Kimse bilmesin sevdamı
Bilmesinler ki
Kirletemesinler sevdamı
Ben ben sevgili acı çekmeye razıyım
Yeter ki sevdam temiz kalsın
Ama birde sende beni sevsen
Yanına konuşmaya geldiğime
Yüzüme bakıp
O tertemiz gülüşünle
Bana baksan konuşsak
Dünyalar benim olur ya sevgili
Olsun bırak ben sevilmeden sevmeye alışmışım
Sen yine benim farkımda olma
Yine konuşurken yüzüme bile bakma
Ama sevgili şunu unutma
Sen beni sevmesen de
Benim farkımda olmasan da
Ben seviyorum seni
O sımsıcak gülüşünü neden esirgersin ki
Bilmem benden
Bende insanım
Benim de sevilmek hakkım değil mi
Ama sevgili
Sen yine de beni sevme
O sımsıcak gülüşünü yine
Yine benden sakla
Hani yazmış ya şair;
Bu şehirde sana aşık
Sana tapan biri var
Sen bilmesen de
O biri asla unutamaz sevgili
Çünkü ilk aşklar ölümsüzdür
UNUTULMAZ
VEDA EDEBİLMEK ZORDUR
veda edebilmek bazen cok zordur..
dügümlenir adeta bogazında son harfler..
seni bırakıp gidiyorum diyemezsin.
yüzünü asla yüzüne ceviremezsin
yerlere bakarsın...
verdigi tepkiden korkarsın..
mırıldanırsın birşeyleri ama hic bişey söyliyemezsin.
gözler dolar anılar depreşir...
zaman gecmek bilmez
yıllar gibi gelir adeta.
icindeki özlemi anlatamazsın..
anlarsın onun düşündüklerini..
onu sevmedigini düşünür...
halbuki onu düşünerekten yaparsın..
o son ayrılıgı hic unutamazsın..
kazınır bir yerlerine cıkaramazsın.
onu sevdigin halde ondan cekip gidersin..
seni bekliyecegim sözüne ragmen
beni bekleme dersin yüregin acıyarak..
ona en büyük iyiligi yaptım derken...
ve birgün haberini alırsın..
üstünden seneler gecmiştir ama unutamazsın
ilk günü,sevdigini söyledigin ilk anı ve el ele tutuştugun günleri
hafızanı yoklarsın..
ve icinden beklememiş beni dersin..
oysa dersin ama gerisi gelmez..
onun duyamayacagı şekilde
seni cok seviyorum dersin..
duymadıgını bildigin halde..
kendini avutursun
artık senden cekip gitmiştir o
seni öyle bırakarak..
kızmaya calışırsın ama kızamazsın..
hakkında yoktur zaten...
bazen rüyalarına girer
uyandığında kan ter içinde kalırsın..
ben seni sevdim dersin..
sessizce haykırarak
ayrılıkta seni suclayacaktır hep
senin yüzünden bitti diyecek
hicbişey yokken beni bırakıp gittin diyerek
ama gercekleri bilmeden
oturursun deniz kıyısına
martı sesleri duyarak
ilk tanıştıgımız yerdi dersin gülümseyerek
kadıköy'ün ara sokaklarında kayboldugunu hatırlıyarak
ve birden yalnız kaldıgını anlıyarak sessizlesirsin..
ve birgün onu görürsün..
birsüre bakakalırsın..
yanına gitmek icin cesaretini toplarken...
ufak bir elin elini tuttugunu görürsün..
kurdugun hayalin gercegini kurdugunu görerek
arkana bakmadan cekip gidersin..
terketmek istersin bu koca şehri
ama hic bilmezsin..
o elini tutan kücük ellere senin adını verdigini
vefa bedende kalan birşey degildir
yürekte ve kalpte biten bir duygudur...
SENİ NASIL SEVDİM BİLİYOR MUSUN?
Bütün mevsimlerde yüzüm kırağı tutuyor
Sen de benim gibi üşüyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Milyonluk nüfusun içinde yapayalnızım,
bir gölgelik ışık bile parlamıyor.
Sende benim gibi korkuyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Bıraktığın hatıralar kanıyor,
Yara lara gözyaşımı basıyorum.
Sende benim gibi sızım sızım
Sızlı yor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun
Seni senden, seni benden, seni onlardan,
seni ağrıyan yanımdan bile çok sevdim.
Yoksa sen gülüyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Üstüne serpilecek topraktan da daha çok
Sevgimden kefen biçip,
Aşkım dan tabut çaktım
seni kalbime gömüyorum.
Yoksa sen kaçıyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Bana on dakikanı ayır
Gözlerin le gözlerim buluşsun
Sana fısıldayacakları var diyorum
bakarız kısmet, zaman diyorsun,
beni zamana mı bırakıyorsun,
bana saniyeleri heba mı görüyorsun,
ben sana ömrümü veriyorum alıyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Sana bir şey olmasın diye
kalbime dokunamıyorum
içinde sen yaşarsın,
sana bir şey olmasın diye
teni me dokunamıyorum
tenim de teninin izi var.
Sense benden aldığın beni cömertçe
har vurup harman savuruyorsun
seni nasıl sevdim biliyor musun?
Seni nasıl sevdim diyorum,
beni duyuyor musun?
Beni duyman lazım,
beni duymalısın
çünkü ;
sen padişahların, perilerin kızısın
sen Aslı’sın, Şirin’sin, Leyla’sın
Ferhat´a dağları deldiren aşkı
bana yaşatan kadınsın
beni duymalısın.
Sen yeni doğmuş, saf, sabi,
zerre kadar günahı olmayan
taze bebek canısın,
otuzunda bile süt kokarsın,
sen zalim olamazsın beni duyarsın.
Sen duru bir susun, Peygamberin torunusun
beni duyuyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Sensiz gelen her sabahın doğan güneşine
uyanmak ne kadar zifiri karanlıkta
kalmakmış sen biliyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Bütün saatlerde seni dolu dolu yaşarken,
yüreğimin penceresinden sana koskoca Ankara´yı
santim santim gezdirirken,
ALLAH aşkına sen beni kaç saniye
düşünüyorsun.
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
Seni senden, seni benden, seni onlardan,
seni ağrıyan yanımdan bile çok sevdim.
Yoksa sen gülüyor musun?
Seni nasıl sevdim biliyor musun?
SENİ ÖZLEMENİN KİTABINI YAZABİLİRİM
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.
Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim...
BURDASIN
yanımdasın biliyorum
Mum ışığımın zerafetinde
ağlayan yalnızlığımsın yine bu gece
Dur gitme, bekle!
Eriyip gidemezsin beni bırakıp.
Mum biter, gece söner ama
korkarım, beceremem
karanlıkta şiir yazmayı sana.
Sen hep burdasın,
odamdasın biliyorum
Olur ya, sıkılırsan eğer
git, gez de gel biraz ama
dön ne olur yine yanıma.
Korkarım,
ağlamayı beceremem karanlıkta.
Burdasın biliyorum
Ama ben seni bulamıyorum
bulamıyorum!
Kaybolan yüreğimle beraber
bu gece de yine inatla
seni arıyorum...
GECE ve BEN
İşte yine gece ve gecenin sihri yayılmaya başladı bile… Ama bu benim gördüğüm gecenin sihri, benim gözümle gecenin rengi ve sessiz sahipleri… Evet, herkes geceyi görür ve yaşar. Ama ben herkesten farklı görüyorum geceyi, gecenin içinde saklanan tüm güzellikleri ortaya çıkarıp onları yaşıyorum… Gece sadece karanlık demek değil benim için, aksine gecenin aydınlığı gün ışığından çok daha net ortaya çıkarır her şeyi. Yılların hasretini yaşamış, büyük umutlarla kavuşmayı beklemiş sevgililer buluşmasıdır gecenin başlangıcı… İlk olarak ay belirir sessizce, usul usul gelir ve yerini alır koyu karanlık içerisinde; sonra bazen gelin tacı gibi başının üzerinde, bazen yaramaz çocuklar gibi yakın çevresinde, bazense küsmüş ama çokta uzağa kaçamamış bir dost gibi biraz ötesinde yıldızlar belirir etrafında… Artık gökyüzünün görüntüsü tamamlanmıştır. Sıra bu hoş görüntünün izlenmesine ve o hoşluğun yeryüzüne serilmesine gelmiştir. Yeryüzünde onları bekleyen kucak aşmış bir sevgili vardır. Her gece aynı özlem ve giderek artan bir heyecanla beklemektedir. Ve gökyüzü bu bekleyişi daha fazla uzatmak istemez tüm cömertliği ve güzelliği ile bırakıverir kendini yeryüzündeki sevgilin kollarına, serilir tüm güzelliği ile denizin üzerine…
Buluşma anı görülmeye değer en güzel manzaradır bence. Bu buluşmanın coşkusuyla denizdeki ufak dalgalanmaların oluşturduğu yakamozlar eşsizdir. İnsanın içinin ürpermesi gibi, kıpır kıpır bir heyecan gibidirler…
Limanın ışıkları fazla dayanamaz ve hemen katılırlar bu eğlenceli buluşmaya. Artık görsel mükemmellik tamamdır. O sırada hafif bir esintinin ılık dokunuşunu hissedersiniz yanağınızda, ardından saçlarınızın karıştığını ve gecenin sesini duymak istediğinizi fark edersiniz. Aldığınız nefesi saklayarak dinlersiniz. Saçlarınızın minik hışırtısı biraz arkaya düşer ve denizin dalga sesiyle karışır, sanki oyundaki yakamozların kahkahalarını duyarsınız. Yıldızlar ve yakamozlar kovalamaca oynuyor mehtap onları izliyordur. Bu müthiş uyumun içerisinde kendinize yer ararsınız daha doğrusu ben aradığım için bu güzelliği görebilen her şanslı insanın arayacağını düşünüyorum. Her zaman için kendime bir yer bulmuşumdur. Geceyi görebildiğimi bilen gece dostları beni aralarına almakta tereddüt etmezler. Çünkü onları görebildiğimi, onları sevdiğimi ve onlarla yaşamaktan mutlu olduğumu bilirler. Kimi zaman çok eğleniriz, gülüp şarkılar söyleriz. Kimi zaman hüznü paylaşırım onlarla, kahkahamı saklayan hafif rüzgar gibi denizde gözyaşlarımı alır içerisine…
Ben hüznü hep biz insanlara özgü sanırdım. Sadece bizler üzülür ağlarız diye düşünürdüm… Yüreğimde hüznün acıtan varlığını hissettiğim an hemen dostlarıma koşar onlarla paylaşır rahatlardım… Ama bu gece evet bu gece farklı bir şey oldu. Yine geceydi ve gece bütünüyle yaşanmaya başlamıştı. Bende gece dostlarımın arasındaki yerimi almıştım. Görünüşte her şey aynıydı ama aslında değildi. Tamam, dostlarımın hepsi buradaydı, hepsi gelmişlerdi. Yalnız her zamanki coşku ve huzur mutluluk yoktu. Ne olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Bu kez hüzün onlardaydı. Ay küsmüş gibiydi, hiç gülmüyor, parlamıyordu… Soluk, sessiz, neşesizdi… Hani dokunsan ağlayacak deriz ya aynı o haldeydi… Biraz dikkat ettim havada hüznün buğusu, rüzgarda yağmurun kokusu vardı… Ay o nedenle soluklaşmıştı, kendini yağmur yüklü bulutların ardına saklamıştı… Eğer yağmur yağarsa; yıldızlarla yakamozlar oynayamaz, bende onlarla kalamam diye endişeleniyordu… Gülerek ona seslendim, korkma dedim yağmurda bizim dostumuz, o da bizi anlayan ve bizlere katılmaya çalışan büyük yürekli bir dost. Yağmur yıldızlarla yakamozların arasında onları daha da mutlu ederek yer alır ve ben yağmuru yaşamayı severim. Yağmur bizi ayırmaz daha çok bir araya getirir dedim. Ve düşündüğüm gibi oldu ay hemen o minik bulutun ardından gülen yüzünü gösterdi bizlere… Bu kez yağmura seslendim. Hadi dedim. Hadi gel ve katıl bizlere, sende paylaş bizim duygu ve düşüncelerimizi… Yağmur çok bekletmedi ve hemen yanımızda yer almaya başladı… Ama bu kez ürkekti üzerimize düşen damlalar, bizim kaçmamızdan korkarcasına tek tük geliyorlardı aramıza… Bir süre sonra yıldızlarla yakamozlar, damlalarla yarışmaya başladılar, deniz bu kalabalığın etkisiyle daha bir coştu, ay gördüğü seremonin etkisiyle daha bir ışık saçmaya ve yağmur daha cesaretli yağmaya başladı… Ben mi? Ben hepsinin dahasından daha cesaretliyim, daha huzurluyum, daha duygu doluyum, daha coşkuluyum, daha ışıltılıyım… Ben dostlarımla mutluyum… Sevgi gözüyle bakmayı başarabilen tüm dostların mutlu olabilmesi dileğiyle…
GERÇEK SEVGİ NEDİR ?
Sevgi,
Allah'ın bizi sevmesini dilemektir.
Sevgi,
Peygamberimize Habibim hitabıdır Allah-u Tealâ nın.
Sevgi,
Ali İmran suresinde, Eğer beni seviyorsanız Habibim i sevin ve O nu dinleyin ki, Ben de sizi seveyim ve affedeyim ayetidir.
Sevgi,
Rabbimizin,Habibim, sen olmasaydın kainatı yaratmazdım ifadesidir.
Sevgi,
Cennetin kapısında La İlahe İllAllah Muhammed Rasulullah yazmasıdır.
Sevgi,
Hazreti Adem in, Ya Rabbi, Muhammed kulun hürmetine beni affet duasıdır.
Sevgi,
Efendimize bir şey olur diye mağaranın tüm deliklerini tıkadıktan sonra, tıkayacak bir şey bulamayınca son deliği de parmağıyla tıkayan Ebu Bekir in buna rağmen sabaha kadar uyuyamamasıdır.
Sevgi,
Sahabe Efendilerimizin her söze, Anam babam sana feda olsun Ya RasulAllah diye başlamalarıdır.
Sevgi,
Canların canı uğruna canından geçmeyi cana minnet sayan Hazreti Ali nin, O nun yatağına tereddütsüz yatmasıdır.
Sevgi,
Hazreti Ömer den yağmur duası istendiğinde hemen Hazreti Abbas ın elinden tutup yukarı kaldırarak, Ya Rabbi bu elini tuttuğum Rasulullah ın amcasıdır, onun yüzü suyu hürmetine yağmur ver duasıyla, daha eller inmeden yağmurun başlamasıdır.
Sevgi,
Kendisinden Miraç hakkındaki fikri sorulduğunda Hazreti Ebu Bekir in, Eğer O söylüyorsa mutlaka doğrudur tasdiğidir.
Sevgi,
Biliyorum ki sen bir taşsın, bir işe de yaramazsın, değimli ki O seni öptü’ diyerek Hazreti Ömer in Hacerül Esved i öpmesidir.
Sevgi,
Şehit olduğunda Mus ab ın üzerindeki elbisenin ancak avret mahallini örtmesiyle, kendine sanki dünyanın tam kefenini bile çok görmesidir.
Sevgi,
Kendilerine mahsus bir mezarı bile çok gören Hazreti Hamza ve Abdullah bin Cahş ın Uhud un bağrında sırt sırta aynı mezarda yatmasıdır.
sevgi
Zelihayı Yusufa aşık oldu diye ayıplayan kadınlar, benim Efendimin sadece parlak alnını görselerdi, bıçakları parmaklarının yerine sinelerine saplarlardı da, acı bile duymazlardı ifadelerinde saklıdır Hazreti Aişe nin.
Sevgi,
Efendimizi evinde misafir etmekle şereflenen Eyüp El Ensari nin, ya sesten rahatsız olursa diye altı ay uyuyamamasıdır.
Sevgi,
Bu duygu ve düşüncelerle adını dahi duymadığı coğrafyalara Allah ve Rasulünün adını duyurmak için yardan, anadan, arkadaştan geçmektır
Sevgi,
Hasılı sevgi,
Allah ve Rasulü nün bizatihi kendisidir
Gerçek sevgiliyi bulmanız dileğiyle..
GERÇEK SEVGİ NEDİR ?
Sevgi,
Allah'ın bizi sevmesini dilemektir.
Sevgi,
Peygamberimize Habibim hitabıdır Allah-u Tealâ nın.
Sevgi,
Ali İmran suresinde, Eğer beni seviyorsanız Habibim i sevin ve O nu dinleyin ki, Ben de sizi seveyim ve affedeyim ayetidir.
Sevgi,
Rabbimizin,Habibim, sen olmasaydın kainatı yaratmazdım ifadesidir.
Sevgi,
Cennetin kapısında La İlahe İllAllah Muhammed Rasulullah yazmasıdır.
Sevgi,
Hazreti Adem in, Ya Rabbi, Muhammed kulun hürmetine beni affet duasıdır.
Sevgi,
Efendimize bir şey olur diye mağaranın tüm deliklerini tıkadıktan sonra, tıkayacak bir şey bulamayınca son deliği de parmağıyla tıkayan Ebu Bekir in buna rağmen sabaha kadar uyuyamamasıdır.
Sevgi,
Sahabe Efendilerimizin her söze, Anam babam sana feda olsun Ya RasulAllah diye başlamalarıdır.
Sevgi,
Canların canı uğruna canından geçmeyi cana minnet sayan Hazreti Ali nin, O nun yatağına tereddütsüz yatmasıdır.
Sevgi,
Hazreti Ömer den yağmur duası istendiğinde hemen Hazreti Abbas ın elinden tutup yukarı kaldırarak, Ya Rabbi bu elini tuttuğum Rasulullah ın amcasıdır, onun yüzü suyu hürmetine yağmur ver duasıyla, daha eller inmeden yağmurun başlamasıdır.
Sevgi,
Kendisinden Miraç hakkındaki fikri sorulduğunda Hazreti Ebu Bekir in, Eğer O söylüyorsa mutlaka doğrudur tasdiğidir.
Sevgi,
Biliyorum ki sen bir taşsın, bir işe de yaramazsın, değimli ki O seni öptü’ diyerek Hazreti Ömer in Hacerül Esved i öpmesidir.
Sevgi,
Şehit olduğunda Mus ab ın üzerindeki elbisenin ancak avret mahallini örtmesiyle, kendine sanki dünyanın tam kefenini bile çok görmesidir.
Sevgi,
Kendilerine mahsus bir mezarı bile çok gören Hazreti Hamza ve Abdullah bin Cahş ın Uhud un bağrında sırt sırta aynı mezarda yatmasıdır.
sevgi
Zelihayı Yusufa aşık oldu diye ayıplayan kadınlar, benim Efendimin sadece parlak alnını görselerdi, bıçakları parmaklarının yerine sinelerine saplarlardı da, acı bile duymazlardı ifadelerinde saklıdır Hazreti Aişe nin.
Sevgi,
Efendimizi evinde misafir etmekle şereflenen Eyüp El Ensari nin, ya sesten rahatsız olursa diye altı ay uyuyamamasıdır.
Sevgi,
Bu duygu ve düşüncelerle adını dahi duymadığı coğrafyalara Allah ve Rasulünün adını duyurmak için yardan, anadan, arkadaştan geçmektır
Sevgi,
Hasılı sevgi,
Allah ve Rasulü nün bizatihi kendisidir
gerçek sevgiliyi bulmanız dileğiyle..
GerçekLerim Yeter
MutLuluğuma...
çok istediğin (!) baş rolü başkası kaptı tatlım.
İzlemek kaldı sana bir tek..
Bilmediğin o kelimeyi izleyerek nasıl öğreniceksin bilmiyorum.
Bu sefer aşkı ben oynuyorum sevgili
Hani demiş ya muhtesem şair ‘ Beni anladığın da aşkı da anlayacaksın.’
Ben artık beklemiyorum senden anlamanı
Ne beni ne de aşkı.
Sadece görmeni istiyorum o yaşadığını sandığın aşkı..
Ben şimdi sadakatı oynuyorum sevgili..
O bir türlü beceremediğini..
Maskeni bana bırakıp gittiğinde kalan sadakati..
Işık söndü ve tükendi aşkın..
Olmayan aşkın mı demeliydim yoksa..
‘Seni seviyorum’lara yükledin sen aşkı.
Fazla geldi kaldıramadı yüreğin.
Dudaklar kapandı ve sustu sözlerim..
Ön sıralardan aldım biletini..
Bir tane de değil hem de !
Yanındaki de öğrensin istedim aşkı.
Darılma sevgili izle gerçek aşkı istedim !.
Kitap kapandı ve masal bitti sevgili ..
Benim ihtiyacım yok artık masallara.
Gerçeklerim yeter mutluluğuma...
|